Ataköy: +90 212 661 66 11 Oyak Ayazağa: +90 212 283 28 30 Ataşehir: +90 216 455 69 69 5.Levent: +90 212 221 71 71
Dünyanın En Güzel, En Zengin Ülkesi : Türkiye
Yabancı ülkeleri gezerken her zaman şunu düşünüyorum: Dünyada herkes, yurdundaki tarihsel, kültürel değerleri en güzel şekilde korurken, “bire bin katarak” tanıtırken, dünyanın en büyük, en değerli ve en güzel “açık hava müzesi” olan Türkiye’miz, ne yazık ki, bu zenginliklerine hak ettikleri özeni göstermiyor, aksine, büyük bölümünün zamanla kaybolmasına, yok olmasına seyirci kalıyor. Gerçekten çok üzücü…
Türkiye’mizin dünyada, kültürel miras yönünden (bence) en değerli ülke olmasının ana nedeni; insanlığın varoluşundan bugüne, dünyanın en önemli geçiş bölgesi olması sebebi ile tüm medeniyetlerin beşiği olması ve dolayısıyla bu uygarlıkların bize bıraktıkları eserlerin çeşitliliği, zenginliğidir.
Daha somut bir ifade ile: Örneğin Yunanistan’a gidersiniz; sadece antik Grek kültürü ile karşılaşır, sadece o uygarlığın antik şehirlerini gezersiniz. Mısır’a gidersiniz, sadece antik Mısır’ın piramitlerini, tapınaklarını görürsünüz. Oysa güzel Türkiye’miz öyle midir?... Turizm yıllarımda yaptığım gezi programlarında turun her günü, her sabah farklı bir uygarlığa uyanır, her gün farklı bir medeniyetin izlerini sürer, bize bıraktıklarını ziyaret ederdik.
Örneğin bir haftalık Anadolu turumuzda, Ege Bölgesinde, Efes’te, Afrodisias’ta Roma uygarlığı ile başlayan gezimiz, ertesi gün Orta Anadolu’da, kervansarayları, camileri, medreseleri (ve elbette Mevlana’sı) ile Selçuklu medeniyeti ile sürüyor ve daha sonra Kapadokya’daki kaya kiliseleri ile Bizans dönemine ulaşıyordu. Gözbebeğimiz Türkiye Cumhuriyeti’nin doğduğu yer olan Ankara’da, yalnızca genç cumhuriyetimizin eserlerini değil, dünyanın en enteresan, en başarılı müzelerinden biri olarak kabul edilen Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni de ziyaret ederek, başta Hititler olmak üzere, Frigya, Urartu gibi onlarca eski uygarlığa selam gönderiyorduk. Ve elbette İstanbul… Bu şehir için ne söylenebilir ki? Dünya tarihine damga vurmuş en büyük üç medeniyete, Roma, Bizans ve Osmanlı’ya başkentlik yapmış, muhteşem camileri, müzeleri, sarayları ile bir yıldız gibi parlayan bu “dünya” şehrindeki kültürel zenginliklerimizi gezmek için haftalar yetmez. İstanbul’dan sonra Bursa’da Osmanlı imparatorluğunun kuruluş günlerine göz attıktan sonra, turumuzu Kuzey Ege’de, Helenistik dönemin en önemli kentlerinden Bergama ile sonlandırıyorduk.
Ülkemizde, dünyadaki birçok ülkeyi gezen, gören kişilerin bile, kendi ülkesinde, hatta kendi şehrinde, üstelik çok önemli, çok değerli birçok eseri ziyaret etmediğini, hatta varlığından bile haberinin olmadığını gözlemliyorum. Ve ben turizmden yıllar önce ayrılmış olmama rağmen hala, kendimce, elimden geldiğince, çevreme, ulaşabildiğim herkese, ne kadar güzel, ne kadar “zengin” bir ülkede yaşadığımızı anlatmaya çalışıyorum.
Saygılarımla,
M. Tunca Tüzün